Mustafa Kemal Atatürk, "Dünya yüzünde gördüğümüz her şey kadının eseridir" diyecek kadar kadının toplum ve medeniyet içindeki yerini takdir eden bir liderdir. Kadın haklarını batılılaşmanın ve çağdaşlaşmanın bir unsuru olarak algılamıştır. Türk kadınına her zaman güvenmiş ve Türk kadınının toplumda hak ettiği yere gelebilmesi için öncü reformlara imza atmıştır. Hiçbir ülkede, hiçbir lider, kadın hakları için böylesine duyarlı olmamış ve böylesine savaşmamıştır.
Medeni Kanun ve Kadın Hakları:
Mustafa Kemal Atatürk, 1926 yılında Türk Medeni Kanunu'nu kabul ettirerek, Türk kadınlarının hukuki statülerini kökten değiştirdi. Bu kanunla birlikte, kadınlar erkeklerle eşit haklara sahip oldu. Miras, mülkiyet, velayet hakkı, evlenme, boşanma, mahkemelerde tanıklık hakkı gibi konularda kadınlar ve erkekler arasındaki hukuki eşitsizlik ortadan kaldırıldı. Tek kadınla evli olma ilkesi kabul edildi. Evlenme yaşı olarak kızların 18 yaşını bitirmiş olmaları şartı getirildi, evlenecek olan kadın asla zorla evlendirilmeyecek, evlenmeye ait rızasını bizzat memura söyleyecek şeklinde kurallar getirilerek, evlenme akdinin resmî nikâhla belediyelerde ve şahitler önünde gerçekleştirilmesi şartı getirildi. Erkeğin kadını istediği zaman boşama hakkını kaldırıp yerine erkek ve kadın eşit şekilde ancak dava açarak ve belli sebeplerde boşanabilir maddesi koyuldu. Bu adımlar, Türk kadınlarının özgürlük ve bağımsızlıklarını artırdı.
Kadınların Siyasi Hakları:
Cumhuriyet'in ilanıyla birlikte Türk kadınlarına siyasi haklar verildi. 1934 yılında yapılan seçimlerde Türk kadınları ilk defa oy kullanma hakkına sahip oldular ve aynı zamanda milletvekili seçme ve seçilme hakkı da tanındı. Bu adım, Türk kadınlarının toplumsal ve siyasi hayatta aktif bir rol oynamasına olanak sağladı. 1934'de 18 kadın, parlamentoya milletvekili olarak girdi. Kadınlara, Türkiye’den sonra bu hakkı veren ülkeler: Japonya ve Fransa (1945), İtalya ve Belçika (1948), Yunanistan (1952), İsviçre (1971); Türkiye’den önce veren ülkeler: Yeni Zellanda (1893), Avustralya (1902), SSCB (1918), ABD (1920), Moğolistan (1924), Almanya (1928), Ekvador (1929), İspanya (1931), Brezilya ve Tayland (1932).
Kadınların Eğitim Hakları:
Atatürk, Türk kadınlarının eğitimine büyük önem verdi. Eğitimde fırsat eşitliğini sağlamak amacıyla birçok okul ve kurum açıldı. Kızların eğitimine erişimi kolaylaştırmak için yatılı okullar ve kız meslek liseleri kuruldu. Böylece kadınlar, eğitim yoluyla kendilerini geliştirme ve toplumda daha etkin bir rol oynama fırsatı buldular. Kadınların eğitim seviyelerini yükseltmek amacıyla Halk Evleri'ni kurdu. Bu kuruluşlar, kadınların meslek edinmelerini, el sanatlarını öğrenmelerini sağladı. Ayrıca, kız çocuklarına zorunlu eğitim hakkı tanındı ve okuryazarlık oranları ciddi şekilde arttı. Eğitim ve öğretime verilen önem gereği kadınlar, toplumda belli bir yere gelmiş ve hemen her meslekte görev almaya başlamışlardır. 10 Haziran 1933’te kız çocuklarına meslek-i eğitim vermek amacıyla Kız Teknik Öğretim Müdürlüğü kurulmuş ve Pratik Kız Sanat Okulları ile Olgunlaşma Enstitüleri açılmıştır.
Atatürk döneminde ülke çapında en büyük devrimlerden birisi de 1928’de alfabenin değiştirilmesidir. Bu devrimle kadın-erkek herkesin okuma-yazması kolaylaşmıştır. Millet Mektepleri ve Köy Enstitüleri tüm toplumun değişiminde ve kalkınmasında önemli rol oynamışlar, kadın ve erkeğin çocukluk yıllarında ve yetişkinliklerinde bilgi ve beceri geliştirmelerini ayrıca daha çağdaş sosyal yaşam kazanmalarını sağlamada etkili olmuşlardır.
Kadınların da erkekler gibi eğitim görmesi, çalışması, üretime katılması ve siyasi hayatta yer alması Atatürk’ün en büyük projelerindendir. Atatürk bir konuşmasında ‘Bu hakların kadınlara bir lütuf olarak verilmediğini, kurtuluş hareketi içinde yer alan, ülkesinin bağımsızlığı için mücadele eden kadınların kurtuluşu olarak verildiğini’ belirtir. ‘Kadınlarımız için asıl mücadele alanı ve zafer kazanılması gereken alan ışıkla, bilgi ve kültürle, gerçek faziletle süslenip donanmaktır’der. Bu ifade çağdaş bir toplumda eğitimle kazanılan özelliklerin kadınlar için de ne kadar önemli olduğunu belirtmektedir.
Kadınların İş Hayatına Katılımı:
Atatürk döneminde kadınların iş hayatına katılımı eğitimle birlikte teşvik edildi. Kadınlar, aldıkları eğitimlerle çeşitli mesleklerde çalışma fırsatı buldular ve toplumun her alanında yer almaya başladılar. İş hayatında kadınların varlığı, Türkiye'nin ekonomik ve sosyal kalkınmasına önemli katkılarda bulundu.
Kadınların Giyim ve Toplumsal Yaşam:
Atatürk, kadınların giyiminde ve toplumsal yaşamda özgürlüklerini destekledi. 1934 yılında yapılan kıyafet devrimi ile kadınlar çarşaf ve peçe giyme zorunlulukları kaldırıldı. Geleneksel giyim kurallarına bağlı kalmak zorunda olmayan kadınlar, daha modern ve rahat giysiler tercih etmeye başladılar. Kadın-erkek kıyafetleri ile ilgili devrim de çağdaşlığı ve eşitliği hedefleyen cesur bir harekettir.
Ayrıca, kadınların toplumda aktif bir rol oynamalarını teşvik eden çeşitli sosyal reformlar da gerçekleştirildi.
Bu yenilikler, Türk kadınlarının toplumsal ve siyasi yaşamda daha etkin bir rol oynamasını sağlamış, onların eğitim düzeyini artırmış, hukuki haklarını güçlendirmiş ve iş hayatına katılımlarını teşvik etmiştir. Mustafa Kemal Atatürk'ün Türk kadınları için getirdiği bu reformlar, Türkiye'nin modernleşmesinde ve demokratikleşmesinde önemli bir rol oynamıştır. Aynı zamanda, dünya çapında kadınların haklarının güçlendirilmesi ve eşitlik ilkesinin yaygınlaşması açısından da büyük önem taşımaktadır.
Mustafa Kemal Atatürk’ün kadınlara verdiği önemi ifade eden bazı sözleri:
* Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürüklenmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.
* Dünyada her şey kadının eseridir. Kadınlarımız eğer milletin gerçek anası olmak istiyorlarsa, erkeklerimizden çok daha aydın ve faziletli olmaya çalışmalıdırlar.
* Milletimiz güçlü bir millet olmaya azmetmiştir. Bunun gereklerinden biri de kadınlarımızın her konuda yükselmelerini sağlamaktır. Bundan dolayı kadınlarımız ilim ve fen sahibi olacaklar ve erkeklerin geçtikleri bütün öğretim basamaklarından geçeceklerdir.
* Bir toplum, cinslerden yalnız birinin yüzyılımızın gerektirdiklerini elde etmesiyle yetinirse, o toplum yarı yarıya zayıflamış olur. Bizim toplumumuzun uğradığı başarısızlıkların sebebi, kadınlarımıza karşı ihmal ve kusurdur.
* Bizim toplumumuz için ilim ve fen lazım ise, bunları aynı derecede hem erkek hem de kadınlarımızın iktisap etmesi lazımdır.
* Kadınlarımız eğer milletin gerçek anası olmak istiyorlarsa, erkeklerimizden çok daha aydın ve faziletli olmaya çalışmalıdırlar.
* Kadınlar içtimai hayatta erkeklerle birlikte yürüyerek birbirinin yardımcısı ve destekçisi olacaklardır.